İŞÇİLERİN DEMOKRATİK TEPKİ HAKLARI

Anayasa Mahkemesinin 10/5/2023 tarihli, 2018/6851 Başvuru numaralı kararı

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2018/6851

ÖZET:

Sendikanın işyerinde henüz yetkili sendika olmaması nedeniyle, bu sendikaya üye işçilerin kendi adlarına sendikanın işveren ile görüşemeyeceğine ilişkin yorum, işçilerin TİS (toplu iş sözleşmesi) süreci dışında işveren karşısında örgütlü temsil edilemeyecekleri anlamına gelir.

Sendika hakkı TİS süreciyle sınırlı değildir. İşçilerin ekonomik, sosyal ve çalışma koşullarını etkileyen uygulamalara yönelik kısa süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemleri de sendika hakkı içerisinde yer almaktadır.

İşveren ve diğer işçiler üzerinde telafisi imkânsız zararlar doğurmadığı müddetçe işçilerin demokratik tepkileri, sendikal haklarının korunmasına yönelik çaba olarak görülmelidir.

İş akitlerinin feshinde, feshin son çare olması prensibinin göz önünde tutulması gereklidir.

Somut olayda, iş arkadaşlarının işten çıkarılmasını protesto etmek ve mensubu oldukları sendika ile işverenin görüşmesini sağlamak için iş bırakma eyleminde bulunan başvurucuların iş akitlerinin feshedilmesi sendika hakkını ihlali anlamına gelir.

OLAY VE OLGULAR:

Başvurucular bir iş arkadaşlarının sendika üyesi olması nedeniyle iş akdinin feshedilmesi ve başka kişilerin de aynı nedenle iş akitlerinin feshedileceği söylentisi üzerine 78 işçinin katılımıyla bir gün[i] süren iş bırakma eyleminde bulunmuştur.

Başvurucular söz konusu eylemlerinde, sendikal nedenlerle işten çıkarılan arkadaşlarının işe geri alınmasını, başka kimsenin bu şekilde işten çıkarılmamasını garanti altına almak için mensubu oldukları Sendika temsilcileri ile görüşülmesini talep etmişlerdir.

Eylemin gerçekleştiği gün, işverence başvurucuların iş akitleri 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (g) alt bendi kapsamında mazeretsiz ve izinsiz işe gelmedikleri ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 70. maddesi gereğince kanun dışı grev yaptıkları gerekçesiyle haklı nedenle feshedilmiştir.

Başvurucular, 02/04/2016 – 04/04/2016 tarihinde işyerine giderek işbaşı yapmak istediklerini belirtmiş, ancak iş akitleri feshedildiği gerekçesiyle işyerine alınmamıştır. Bunun üzerine başvurucular, işe iade ve sendikal tazminat talepli dava açmıştır.

Başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihte işyerinde hiç bir sendikanın yetkili sendika olmadığı; başvurucuların mensubu olduğu Sendikanın dava konusu olaylardan yaklaşık iki ay önce işyerinde örgütlenmeye başladığı, fabrikada çalışan 109 işçinin tamamının bu Sendikanın üyesi olduğu, buna göre Sendikanın işyerinde çalışan işçilerin yarısından fazlasının kendi üyesi olma şartını karşıladığı, ancak kurulu bulunduğu iş kolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartını taşımadığından TİS bağıtlama yetkisine[ii] sahip olmadığı anlaşılmaktadır.

ADLİ YARGI KARARI:

Derece mahkemeleri, bulunduğu iş kolunda Sendikanın yüzde bir üye barajını henüz aşamamasına karşın işveren ile Sendika temsilcilerinin görüşmesinin istenilmesinin anılan Sendikayı yetkili kılmak, dolayısıyla işvereni Sendika ile TİS  bağıtlamasını sağlamaya yönelik baskı altına alma anlamına geldiği; henüz TİS imzalanmamış olması nedeniyle işçilerin eylemlerinin sendikal hak bağlamında değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Derece mahkemelerinin kabulünün aksine, işçiler mensubu oldukları Sendikayı işyerinde yetkili kılmak adına değil zaten yetkili olmaya en yakın olan sendikanın işyerinde gücünün kırılmasını önlemek adına hareket etmiştir. İşverenin sendikalı bir işçiyi işten çıkarması ve diğer sendikalı işçilerin de işten çıkarılacağı söylentisinin yayılması işçilerde böyle bir endişenin yaşanmasına neden olmuştur. Nitekim dava sürecinde sendikalı kalan 107 işçiden 100’ünün işine son verilmiş olması işçilerin duydukları endişenin temelsiz olmadığı, işverenin kendi uygulamaları neticesinde bu eylemlerin ortaya çıktığı anlaşılmıştır.

İşçilerin tamamı aynı sendikalıdır ve bu Sendikanın çatısı altında işverene taleplerini örgütlü olarak iletmek istemektedir. Sendikanın işyerinde henüz yetkili sendika olmaması nedeniyle böyle bir talepte bulunamayacaklarına ilişkin bir yorum, işçilerin TİS süreci dışında işveren karşısında örgütlü temsil edilemeyecekleri anlamına gelir. Bu yönüyle derece mahkemelerinin kararlarının işveren karşısında güçsüz konumda olan başvurucular bakımından eşit bir zemin yaratılmasına zarar verdiği açıktır. Sendika hakkı TİS süreciyle sınırlı değildir. İşçilerin ekonomik, sosyal ve çalışma koşullarını etkileyen uygulamalara yönelik kısa süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemleri de sendika hakkı içerisinde yer almaktadır.

Bunun yanı sıra başvurucuların eylemlerinin işverene yönelik hak arama amacının ötesine geçip geçmediği, başvuru konusu eylemlere işverenin ne derecede katlanması gerektiği ele alınmalıdır. Bu eylemler sonucunda telafisi imkânsız zararın doğup doğmadığı konusunda herhangi bir iddia, derece mahkemelerince yapılmış bir tespit bulunmamaktadır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi önündeki bilgi ve belgelerden başvurucuların işyerindeki görevi, iş bırakma eylemlerinin işverene etkisi, diğer işçiler üzerinde bir etkisinin olup olmadığı gibi hususlar netleştirilememiştir. Bu nedenlerle başvurucuların eylemlerinin işverene yönelik hak arama amacının ötesine geçtiğini gösteren bir husus bulunmadığı, anılan eyleme yönelik daha fazla tahammül gösterilmemesi için elde herhangi bir neden bulunmamaktadır. Sonuç olarak işçilerin sendikal hak taleplerini dile getirmek adına gerçekleştirdikleri eylemin ulusal hukuk kapsamında ve Anayasa’nın 51. maddesine aykırı olmayan koşullarda, sendikal haklarının korunması için gösterdikleri çabanın bir parçası olarak görülmesi gerekmektedir.

Başvurucular sendika hakkı çerçevesinde gerçekleştirdikleri eylem nedeniyle oldukça ağır bir sonuçla karşılaşmış ve işlerini kaybetmiştir. Karşılaşılan ağır sonuç feshin son çare olması prensibini de ihlal etmiştir.

Tüm anlatılanlar kapsamında eldeki başvuruda işveren tarafından başvurucuların sendika hakkına yapılan müdahalenin onların ve başkalarının sendika haklarını kullanmaları üzerinde caydırıcı bir etkiye neden olacağı, buna karşın derece mahkemelerince yeterli bir yargısal inceleme yapılmaması nedeniyle devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getiremediği kanaatine ulaşılmıştır. Açıklanan gerekçeyle Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.


[i] Yargıtay 7.HD E.2016/19069, K.13725 sayılı içtihadında, bir günü aşmayan demokratik tepki ve barışçıl nitelikteki toplu eylemlerin fesih nedeni olarak değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.

[ii] 6356 sayılı Kanun’un 41. maddesinde sendikaların toplu iş sözleşmesi sürecinde ne şekilde yetkili olabilecekleri düzenlenmiştir.