Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 24/06/2021, E.2018/328, K.312

ÖZET
Uyuşmazlık; sanığın, 17.03.2015 tarihinde işlediği uyuşturucu madde ticareti yapma eylemi nedeniyle 02.02.2016 tarihli iddianameyle dava açılan ve 30.07.2015 tarihinde işlediği uyuşturucu madde ticareti yapma eylemi nedeniyle 04.08.2015 tarihinde dava açılması sonrasında 06.04.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.06.2016 tarih ve 227-272 sayılı ilamına konu eylemlerinin, iki ayrı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa zincirleme şeklinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de müzakere sırasında Ceza Genel Kurulu Üyesi …’in “suç tarihi itibarıyla, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti kapsamında işlenmediği anlaşılan uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak CMK’nın 139. maddesi uyarınca ‘gizli soruşturmacı’ görevlendirilmesinin mümkün olup olmadığının, bu bağlamda gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerinin adli kolluk görevlisi olup olmadıklarının tespiti ile adli kolluk görevlisi olduklarının anlaşılması durumunda tanık olarak dinlenmelerinin gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının tartışılması gerektiğini” ileri sürmesi üzerine, Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu konunun değerlendirilmesi gerekmiştir. Sanık hakkında CMK’nın 140. maddesi gereğince teknik araçla izlenmesine dair verilmiş bir karar bulunmadığı hâlde gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karara dayanılarak teknik araçla izleme ve kayıt altına alma işlemi yapıldığından, artık hukuka uygun şekilde toplanmayan delillere dayanılarak sübuta gidilemez.

Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık …’ın TCK’nın 188/3, 52/2, 53, 54 ve 58/6-7. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.04.2016 tarihli ve 79-160 sayılı hükmün, sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 29.03.2017 tarih ve 2242-2039 sayı ile;

“Sanık hakkında 30.07.2015 tarihinde işlediği ileri sürülen ‘uyuşturucu madde ticareti yapma’ suçu nedeniyle 04.08.2015 tarihinde düzenlenen iddianame ile açılan kamu davası üzerine Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince 2015/338 Esas, 2015/498 Karar sayılı dosyada yargılama yapıldığı, bu dosya yönünden ise sanığın 17.03.2015 tarihinde işlediği iddia olunan ‘uyuşturucu madde ticareti yapma’ suçu nedeniyle 02.02.2016 tarihinde iddianame düzenlendiği, her iki suç tarihi arasında hukuki kesintinin oluşmadığı anlaşıldığından; Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/338 Esas, 2015/498 Karar sayılı dava dosyası derdest ise aralarındaki bağlantı nedeniyle her iki dava dosyasının birleştirilmesi, hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise dosyasının getirtilerek bu dosya içine konması; tüm deliller birlikte değerlendirilip, eylemlerinin tek suç, iki ayrı suç ya da zincirleme suç oluşturup oluşturmadığı tartışılıp değerlendirildikten sonra sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 19.09.2017 tarih ve 212-328 sayı ile; sanığın TCK’nın 188/3, 188/4-a, 43/1, 62, 52/2, 53, 54 ve 58/6-7. maddeleri uyarınca 15 yıl 7 ay 15 gün hapis ve 120 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye, cezasının mükerrelere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve kesinleşen Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasında hükmolunan 12 yıl 6 ay hapis ve 100 TL adli para cezasının mahsubu ile sonuç cezanın 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 20 TL adli para cezası olarak belirlenmesine, bu kararın da Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 19.02.2018 tarih ve 147-1056 sayı ile oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,

Daire Üyesi M. F. Ateş; “TCK’nın 43. maddesindeki zincirleme suçun oluşabilmesi için aynı suç işleme kararı ile Kanun’un aynı hükmünün birden fazla ihlal edilmesi yani birden fazla suçun bulunması, bu suçların aynı tipte suç olması, suçların aynı kişiye veya topluma karşı değişik zamanlarda işlenmesi ya da aynı suçun tek fiille birden fazla kişiye karşı işlenmesi gerekir.

Sanığın bir suç işleme kararı kapsamında suçu işlediğinin belirlenmesinde suçların işleniş biçimi, maddi konusunda benzerlik olup olmadığı, suçların işlendiği yerler arasındaki ilişki, suçlar arasındaki zaman aralığı ve bir suçla ilgili soruşturma ve kovuşturma yapılmasından veya hüküm verilmesinden sonra diğer suçun işlenip işlenmediği gibi ölçütlerden yararlanılır.

TCK’nın 188/3. maddesi kapsamında ‘uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden bulunduran kişi on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.’ yani uyuşturucu madde ticareti yapma suçu maddede sayılan seçimlik hareketlerin biri ya da birkaçının işlenmesi hâlinde oluşur. Fakat aynı suçu işleme kararının belirlenmesinde suçun işleniş şekli, suçlar arasında zaman aralığı, suçun maddi konusunun benzerliği gibi ölçütlerde faydalanıldığı için dosyamıza konu olayda sanık 17.03.2015 tarihinde gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kolluk görevlisine iki paket daralı 3 gram, net 0,7 gram esrarı satmıştır. Yüksek Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 06.04.2017 tarih, 2017/138 esas ve 2017/1349 karar sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24.06.2016 tarih, 2016/227 esas ve 2016/272 karar sayılı dosyasında ise sanık …, diğer sanık Ömer Şen ile birlikte 30.07.2015 tarihinde kullanıcı Mehmet Köse isimli şahsa iki pakette daralı 420 gram eroin ile iki adet MDMA aktif maddesi içeren hap satmıştır.

Sanığın her iki eylemi arasında dosyamızdaki suçun iddianame tarihinin 02.02.2016, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması yapılıp, kesinleşen suçun iddianame tarihinin 04.08.2015 olması karşısında hukuki kesinti oluşmamış ise de; fiili kesinti oluşmuştur. Zira iki eylem arasında 4, 5 ay gibi uzun bir zaman aralığı olduğu gibi hem işleniş şekilleri farklı hem de her iki suçun konusu da nitelik itibarıyla uyuşturucu madde olmakla birlikte bizim dosyamızdaki olayda esrar, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasındaki olayda ise eroin ve MDMA içeren tablet olması nedeniyle birbirinden farklı uyuşturucu maddelerdir. Dolayısıyla sanık her iki dosyaya konu olaylardaki suçları işlerken aynı suç işleme kararı ile hareket etmemiş, 17.03.2015 tarihinde gizli soruşturmacıya esrar sattıktan 4, 5 ay gibi uzun bir zaman geçtikten sonra suç işleme kararını yenileyerek 30.07.2015 tarihinde diğer sanık Ömer Şen ile birlikte kullanıcı Mehmet Köse’ye eroin ve MDMA içeren tablet satması eylemleri iki ayrı suçu oluşturduğundan sanık hakkında 17.03.2015 tarihli eylemi nedeniyle yargılaması yapılan bu dosya da müstakilen mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması yapılan 30.07.2015 suç tarihli eylemi ile bu eylemin TCK’nın 43. maddesindeki zincirleme suç hükümlerinin oluşturması sebebiyle, TCK’nın 43. maddesi uygulanarak ek ceza verilmesi suretiyle verilen hükmün bozulması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.04.2018 tarih ve 2017/62960 sayı ile;

“…TCK’nın 43. maddesindeki zincirleme suçun oluşabilmesi için aynı suç işleme kararı ile Kanun’un aynı hükmünün birden fazla ihlal edilmesi yani birden fazla suçun bulunması, bu suçların aynı tipte suç olması, suçların aynı kişiye veya topluma karşı değişik zamanlarda işlenmesi ya da aynı suçun tek fiille birden fazla kişiye karşı işlenmesi gerekir.

Sanığın bir suç işleme kararı kapsamında suçu işlediğinin belirlenmesinde suçların işleniş biçimi, maddi konusunda benzerlik olup olmadığı, suçların işlendiği yerler arasındaki ilişki, suçlar arasındaki zaman aralığı ve bir suçla ilgili soruşturma ve kovuşturma yapılmasından veya hüküm verilmesinden sonra diğer suçun işlenip işlenmediği gibi ölçütlerden yararlanılır.

TCK’nın 188/3. maddesi kapsamında ‘uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden bulunduran kişi on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.’ yani uyuşturucu madde ticareti yapma suçu maddede sayılan seçimlik hareketlerin biri ya da birkaçının işlenmesi hâlinde oluşur. Fakat aynı suçu işleme kararının belirlenmesinde suçun işleniş şekli, suçlar arasında zaman aralığı, suçun maddi konusunun benzerliği gibi ölçütlerde faydalanıldığı için dosyamıza konu olayda sanık 17.03.2015 tarihinde gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kolluk görevlisine iki paket daralı 3 gram, net 0,7 gram esrarı satmıştır. Yüksek Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 06.04.2017 tarih, 2017/138 esas ve 2017/1349 karar sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24.06.2016 tarih, 2016/227 esas ve 2016/272 karar sayılı dosyasında ise sanık …, diğer sanık Ömer Şen ile birlikte 30.07.2015 tarihinde kullanıcı Mehmet Köse isimli şahsa iki pakette daralı 420 gram eroin ile iki adet MDMA aktif maddesi içeren hap satmıştır.

Sanığın her iki eylemi arasında dosyamızdaki suçun iddianame tarihinin 02.02.2016, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması yapılıp, kesinleşen suçun iddianame tarihinin 04.08.2015 olması karşısında hukuki kesinti oluşmamış ise de; fiili kesinti oluşmuştur. Zira iki eylem arasında 4, 5 ay gibi uzun bir zaman aralığı olduğu gibi, hem işleniş şekilleri farklı hem de her iki suçun konusu da nitelik itibariyle uyuşturucu madde olmakla birlikte bizim dosyamızdaki olayda esrar, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasındaki olayda ise eroin ve MDMA içeren tablet olması nedeniyle birbirinden farklı uyuşturucu maddelerdir. Dolayısıyla sanık her iki dosyaya konu olaylardaki suçları işlerken aynı suç işleme kararı ile hareket etmemiş, 17.03.2015 tarihinde gizli soruşturmacıya esrar sattıktan 4,5 ay gibi uzun bir zaman geçtikten sonra suç işleme kararını yenileyerek 30.07.2015 tarihinde diğer sanık Ömer Şen ile birlikte kullanıcı Mehmet Köse’ye eroin ve MDMA içeren tablet satması eylemleri iki ayrı suçu oluşturduğundan, sanık hakkında 17.03.2015 tarihli eylemi nedeniyle yargılaması yapılan bu dosya da müstakilen mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması yapılan 30.07.2015 suç tarihli eylemi ile bu eylemin TCK’nın 43. maddesindeki zincirleme suç hükümlerinin oluşturması sebebiyle TCK’nın 43. maddesi uygulanarak eksik ceza verilmesi suretiyle verilen hükmün bozulması gerektiği…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 20. Ceza Dairesince 21.05.2018 tarih ve 2171-2351 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, 17.03.2015 tarihinde işlediği uyuşturucu madde ticareti yapma eylemi nedeniyle 02.02.2016 tarihli iddianameyle dava açılan ve 30.07.2015 tarihinde işlediği uyuşturucu madde ticareti yapma eylemi nedeniyle 04.08.2015 tarihinde dava açılması sonrasında 06.04.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.06.2016 tarih ve 227-272 sayılı ilamına konu eylemlerinin, iki ayrı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa zincirleme şeklinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de müzakere sırasında Ceza Genel Kurulu Üyesi …’in “suç tarihi itibarıyla, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti kapsamında işlenmediği anlaşılan uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak CMK’nın 139. maddesi uyarınca ‘gizli soruşturmacı’ görevlendirilmesinin mümkün olup olmadığının, bu bağlamda gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerinin adli kolluk görevlisi olup olmadıklarının tespiti ile adli kolluk görevlisi olduklarının anlaşılması durumunda tanık olarak dinlenmelerinin gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının tartışılması gerektiğini” ileri sürmesi üzerine, Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu konunun değerlendirilmesi gerekmiştir.

İncelenen dosya kapsamından;

03.2015 tarihli olay tutanağı ve gizli soruşturmacılarca düzenlenen rapor ile 14.10.2015 tarihli kimlik tespit tutanağı içeriklerine göre;

Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince uyuşturucu madde ticareti yapan “torbacı” tabir edilen sokak satıcılarına ve uyuşturucu organizasyonu içerisinde bulunan şahıslara yönelik mahkemelerden alınan iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve teknik araçlarla izleme kararlarına istinaden yapılan çalışmalar neticesinde projeli çalışmalar ile şüpheli şahıslar hakkında yakalamaların yapıldığı, fakat yakalanan uyuşturucu madde satıcılarının yakınları veya aile üyelerinin eylemlere devam ettikleri, telefon kullanmamaya özen göstermek, sık sık telefon değiştirmek, başka şahısları uyuşturucu madde satma işi için kullanmak, satış yerleri yakınlarında gözcü kullanmak, önceki tarihlerde gerçekleştirilen operasyonlar nedeniyle kullanıcı şahısları yakalanmaları durumunda ne yapacakları ve ne şekilde hareket edecekleri konusunda bilgilendirmek suretiyle uyuşturucu madde satışına devam ettikleri hususunda bilgiler elde edildiği,

Elde edilen bilgiler doğrultusunda şüpheliler ve faaliyetlerinin tespit edilebilmesi ile suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla talep üzerine Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.01.2015 tarihli ve 75 değişik iş sayılı kararına istinaden gizli soruşturmacı görevlendirildiği,

03.2015 tarihinde hedef şahıslara yönelik yapılan çalışmalar sırasında; Kiremithane Mahallesi, Ecz. Haşim Dalkılıç Caddesi, 2645 Sokak karşısına gelen görevlileri saat 14.19.58’de bir şahsın el işareti yaparak yanına çağırdığı, yanına gidilen şahsın görevlilere hangi uyuşturucu maddeyi alacaklarını sormak için “Ney” diyerek teklifte bulunduğu, görevlilerin “Cigara” şeklinde cevap verdikleri, şahsın görevlilerden 20 TL alarak uzaklaştığı, kısa bir süre sonra tekrar gelen ve sağ elinde (2) adet iddia yazılı kâğıda sarılı içerisinde yeşil renkli bitki parçaları bulunan maddeleri görevlilere verip saat 14.22.19 itibarıyla olay yerinden hızla uzaklaştığı,

Tespit edilen görüntüler ve yapılan araştırmalar sonucunda, 17.03.2015 tarihinde gerçekleşen uyuşturucu madde satışını yapan şahsın … olduğunun belirlendiği,

Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.01.2015 tarihli ve 75 değişik iş sayılı gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin kararının dosyada mevcut olduğu,

Adana Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen 02.04.2015 tarihli raporda; 17.03.2015 tarihinde ele geçen net 1,8 gram ağırlığındaki tohumlu, yeşil renkli bitki parçalarından net 0,7 gram esrar elde edilebileceğinin bildirildiği,

04.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; teknik araçla kayda alınan şahısla gerçekleşen görüşmeler sırasındaki görüntüler ve alınan maddeye ilişkin fotoğraf ile uyuşturucu madde satıcısı ile alıcı konumundaki görevliler arasında geçen, uyuşturucu madde satıcısının “Ne vereyim” diye sorması üzerine alıcı konumundaki görevlilerin “Cigara, cigara” şeklinde cevap verdiklerinin belirtildiği,

03.2016 tarihli oturumda; sanığın boynunun sağ tarafında akrep şeklinde dövme olduğuna, bu dövmenin fotoğraflarda da kısmen görüldüğüne ilişkin gözlemde bulunulduğu,

İtiraza konu edilen, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 04.08.2015 tarihli ve 17784-1667 sayılı iddianamesi ile; sanık …’ın dava dışı sanık Ömer Şen ile birlikte 30.07.2015 tarihinde işledikleri iddia olunan uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 37/1. maddesi yollamasıyla 188/3, 188/4-a, 53, 54, 58 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı,

Yapılan yargılama sonucunda Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.12.2015 tarihli ve 338-498 sayılı kararı ile; sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188/3, 188/4-a, 52/2, 53, 58, ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis ve 100 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına hükmolunduğu,

Resen de temyize tabi olan hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 29.04.2016 tarih ve 1094-1409 sayı ile “bozulmasına” karar verildiği,

Bozmaya uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.06.2016 tarihli ve 227-272 sayılı kararı ile; sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188/3, 188/4-a, 62, 52/2, 53, 58, ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis ve 100 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına hükmolunduğu,

Hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 06.04.2017 tarih ve 138-1349 sayı ile “onanmasına” karar verilmesi suretiyle kesinleştiği,

Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 04.08.2015 tarihli ve 17784-1667 sayılı iddianamesine konu olayın; “29.07.2015 tarihinde alınan istihbari bilgide; Sarıçam Mahallesi, 2426. Sokak ile Yeniköprü civarında Ömer Şen isimli şahsın, uzun boylu, zayıf yapılı, renkli gözlü, boynunda dövme olan, 25 yaşlarında bir şahıs ile birlikte uyuşturucu madde sattığı, Ömer Şen’in eroin almaya gelen şahısları boynunda dövme olan şahsa yönlendirdiği, bu şahsın da uyuşturucu maddeleri 2405. Sokak üzerinde Hal Camisinin yanındaki çocuk parkına gizlediğinin öğrenilmesi üzerine, 30.07.2015 tarihinde bahsi geçen yere gelen görevlilerin eşkâle uyan ve daha sonra yapılan kimlik tespitinde … olduğu anlaşılan sanığı saat 10.46 sıralarında gördükleri, bu şahsın yanına saat 11.05 sıralarında Ömer Şen’in geldiği, …’ın Hal Camisinin yanında bulunan çocuk parkını kontrol ettikten sonra Ömer Şen’in yanına oturduğunun, 12.10 sıralarında 44 KT 448 plaka sayılı araç ile gelen iki şahsın Semih ve Ömer’in yanında durduğu, yolcu koltuğunda oturan ve daha sonradan yapılan kimlik tespitinde Mehmet Köse olduğu anlaşılan şahsın Ömer Şen ile görüşmesinden sonra Ömer Şen’in …’a bir şeyler söylediği, …’ın da ayakkabısı içinden çıkardığı beyaz kâğıdı Mehmet Köse’ye verip bu şahıstan parayı aldığı, takibi yapılarak durdurulan aracı kullanan şahsın ise Ali Bayram Dağdeviren olduğunun tespit edildiği, Mehmet Köse’nin yapılan üst aramasında kemer kısmına saklanmış şekilde suça konu eroin ve tabletlerin ele geçirildiği” şeklinde olduğu,

Adana Kriminal Polis Laboratuvarının 02.09.2015 tarihli raporunda; 30.07.2015 tarihinde ele geçirilen net 0,08 gram krem renkli toz maddenin eroin, biri mavi diğeri yeşil renkli tabletlerin ise MDMA etken maddesi içerdiklerinin belirtildiği,

Anlaşılmıştır.

Sanık savunmalarında; uyuşturucu madde kullandığını, 17.03.2015 tarihinde uyuşturucu almak amacıyla bahsi geçen yere gittiğini, kimseye uyuşturucu satmadığını, gösterilen fotoğraflardaki şahsın kendisi olduğunu, fotoğrafların da uyuşturucu madde almak için gittiğinde çekilmiş olabileceğini, gizli soruşturmacının “Cigara” diye seslenmesi üzerine, kâğıda sarılı bir şeyi seri bir şekilde gizli soruşturmacıya uzattığına ilişkin ses ve görüntü kaydı mevcut ise de parmak izinin çıkmadığını, ayrıca gizli soruşturmacılara uyuşturucu madde satması durumunda kendisine verilen paranın seri numarasının alınıp üzerinde ele geçirilmesi gerekirken bunun yapılmadığını savunmuştur.

Ön sorunun sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için 5271 sayılı CMK’nın “Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi” başlığını taşıyan 139. maddesine ve bu madde kapsamında yapılan değişikliklere, “gizli soruşturmacı” görevlendirilebilmesinin şartlarına ve kimlerin gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebileceği ile bu kişilerin hukuki statülerinin ne olduğu hususlarının değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun suç tarihinde yürürlükte bulunan “Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi” başlıklı 139. maddesi;

“(1) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilir. İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de oy birliği aranır.

(2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.

(3) Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur.

(4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.

(5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.

(6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz. Suçla bağlantılı olmayan kişisel bilgiler derhâl yok edilir.

(7) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315).

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.” şeklindeyken, 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile CMK’nın 139. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle” ibaresi “hâkim tarafından” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkranın son cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve yedinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Uyuşturucu” ibaresi “Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu” şeklinde düzenlenmiş, 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 694 sayılı KHK’nın 142. maddesiyle yapılan ve 08.03.2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7078 sayılı Kanun’un 137. maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşan CMK’nın 139. maddesinin üçüncü fıkrasına “Soruşturmacı, kovuşturma evresinde tanık olarak dinlenmesinin zorunlu olması halinde, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan veya ses ya da görüntüsü değiştirilerek özel ortamda dinlenir. Bu durumda 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9 uncu maddesi hükmü kıyasen uygulanır.” cümleleri eklenmek suretiyle madde güncel hâlini almıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunca kanuna eklenen madde gerekçesinde “Kışkırtıcı ajan kullanılmasının hukuk devleti ilkesi bakımından büyük sorunlar yaratması karşısında, batı ülkelerinde giderek artan ve buna paralel olarak da toplum hayatında tamiri kabil olmayan yaralar açan organize suçlulukla mücadelede gizli soruşturma yapan bir görevliden yararlanma düşüncesi ortaya çıkmıştır. Gizli soruşturmacı, kışkırtıcı ajan değildir. Bunun kışkırtıcı ajandan en önemli farkı, gizli soruşturmacının hiç bir zaman azmettiren durumunda bulunamamasıdır.

Gizli soruşturmacı, görevi sırasında suç işlemeyecektir.

Gizli soruşturmacının, içine girdiği örgüt içerisinde uzun süre kalabilmesi, onun ‘uydurma kimlik’ sahibi olması ve bu kimlik altında bazı işlemlerde bulunabilmesine de bağlıdır.

Karşılaştırmalı hukukta, bu tedbirler vasıtasıyla bireyin temel hak ve özgürlüklerine ağır biçimde müdahale edilmesi nedeniyle, tedbire karar verme yetkisi konusunda özel yetki kuralları öngörülmüştür” denilmektedir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin, “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin (ç) bendinde gizli soruşturmacının; “Gerektiğinde örgüt içine sızmak, gözetlemek, izlemek, örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve örgütün işlediği suçlarla ilgili iz, eser, emare ve delilleri toplamak ve muhafaza altına almakla görevlendirilen kamu görevlisini” ifade ettiği belirtilmiştir.

5271 sayılı CMK’nın 139. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin (ç) bendi içeriği birlikte değerlendirildiğinde; gizli soruşturmacının sadece 5271 sayılı CMK’nın 139. maddesinin yedinci fıkrasında belirtilen suçların örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri şartıyla görevlendirilebileceği, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeyen suçlar için ise gizli soruşturmacı görevlendirilemeyeceği anlaşılmaktadır.

Bu durumun tek istisnasını ise “uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” suçları oluşturmaktadır. 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile CMK’nın 139. maddesinin yedinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Uyuşturucu” ibaresinin “Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu” şeklinde değiştirilmesiyle birlikte artık bu tarih itibarıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (TCK’nın 188. maddesi) suçları bakımından örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın gizli soruşturmacı görevlendirilmesi mümkün hâle getirilmiştir.

Nitekim öğretideki hakim görüş de; 6763 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile yapılan değişiklik öncesi hâline göre 5271 sayılı CMK’nın 139. maddesi uyarınca gizli soruşturmacı görevlendirilmesinin, anılan maddenin yedinci fıkrasında belirtilen suçların ancak bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi hâlinde mümkün olduğu yönündedir (Ersan Şen, Türk Hukuku’nda Telefon Dinleme-Gizli Soruşturmacı-X Muhbir, SeçkinYayınevi, Ankara, 2013, 6. Bası, s.236; Bahri Öztürk-Behiye Eker Kazancı-Sesim Soyer Güleç, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2013, 1. Bası, s.244, Veli Özer Özbek, Türk Hukuku’nda Gizli Soruşturmacının Ceza Sorumluluğu, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, Cilt. 2, Sayı.1-2, s. 147-148).

5271 sayılı CMK’nın 139. maddesi uyarınca gizli soruşturmacı görevlendirilebilmesi için;

a) Suçun, kanunda sayılan ve gizli soruşturmacı kullanılabilecek suçlardan olması,

b) Suçun, “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir suç” veya “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” suçu olması,

c) Suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması,

d) Başka yolla delil elde edilme imkânının bulunmaması,

e) Hâkim kararının bulunması,

f) Gizli soruşturmacı olarak görevlendirilecek kişinin bir kamu görevlisi olması,

Gereklidir.

Ancak kolluk görevlilerinin, CMK’nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delilleri toplamak amacıyla, alıcı rolüne girerek, suça azmettirmeden veya teşvik etmeden şüpheliden uyuşturucu madde satın alması mümkündür.

Bu durumlarda adli kolluk görevlisinin 5271 sayılı CMK’nın 139. maddesi uyarınca değil, 160 ve devamı maddeleri uyarınca görevlendirilmesi yeterlidir (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, 9. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 474). Gizli görevlinin işlenen veya işlenmek üzere olan suçu ortaya çıkartmak için şüphelilerle temas kurarak suçüstü yakalanmalarını sağlaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun bulunmuştur (AİHM’nin Ludi/İsviçre, 15.06.1992 gün ve 12433/1986 sayılı kararı). Ancak görevlinin suç işlemeye niyeti olmayan kişileri suç işlemeye teşvik ve azmettirmesi AİHS’nin ihlali olarak kabul edilmiştir (AİHM’nin Teixeira de Castro/Portekiz, 09.06.1998 gün ve 25829/94 sayılı kararı).

Öte yandan, ceza muhakemesinin amacı her somut olayda, kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK gerekse 5271 sayılı CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.

Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;

Sanığın, suç tarihi olan 17.03.2015 tarihinde, gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerine 20 TL karşılığında uyuşturucu madde sattığı iddia edilen olayda;

Sanığa isnat olunan uyuşturucu madde ticareti suçunun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmemiş olması ve 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile CMK’nın 139. maddesinin yedinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “Uyuşturucu” ibaresini “Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu” şeklinde değiştiren düzenlemenin 17.03.2015 olan suç tarihi itibarıyla henüz yürürlüğe girmemiş olması nedeniyle, mahkemece 5271 sayılı CMK’nın 139. maddesi uyarınca “gizli soruşturmacı” görevlendirilmesine karar verilmesi hukuka uygun olmayıp, alıcı rolüne girerek sanıktan uyuşturucu madde satın alan kamu görevlilerinin kolluk görevlisi olmaları durumunda gizli soruşturmacı değil “gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi” olarak kabul edilmeleri gerekmektedir. Bu görevlilerin ancak suça azmettirmeden veya teşvik etmeden elde ettiği deliller hukuka uygun olacak ve hükme esas alınabilecektir.

Sanık hakkında CMK’nın 140. maddesi gereğince teknik araçla izlenmesine dair verilmiş bir karar bulunmadığı hâlde gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karara dayanılarak teknik araçla izleme ve kayıt altına alma işlemi yapıldığının, Yerel Mahkemece de 17.03.2015 tarihli eyleme ilişkin olarak suçun sübutunun, gizli soruşturmacılarca yapılan faaliyet sonucu düzenlenen rapora ve teknik araçla izleme sonucu elde edilen kayıtlara dayandırıldığının, CMK’nın 217. maddesi uyarınca hukuka uygun şekilde elde edilen her türlü delil ile suçun ispatı gerektiğinin, hukuka uygun olmayan teknik araçla izleme sonucu elde edilen delillere dayanılarak sübuta gidilmesinin ise mümkün olmadığının, sanığın da atılı bulunan uyuşturucu madde ticareti yapma suçlamasını kabul etmediğinin anlaşılması karşısında; gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerinin adli kolluk görevlisi olup olmadıklarının araştırılması, “gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlileri” olduklarının tespiti hâlinde suç konusu esrarı satın aldıkları şahsın sanık olup olmadığına, olayın ne şekilde gerçekleştiğine dair somut olaya ilişkin tanık olarak dinlenmeleri, sanık ve müdafisine tanıklara soru sorma olanağının tanınması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği hâlde bu hususlar gözetilmeden, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.

Ulaşılan bu sonuç karşısında asıl uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,

Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 19.02.2018 tarihli ve 147-1056 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,

Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.09.2017 tarihli ve 212-328 sayılı hükmünün, gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerinin adli kolluk görevlisi olup olmadıklarının araştırılması, “gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlileri” olduklarının tespiti hâlinde suç konusu esrarı satın aldıkları şahsın sanık olup olmadığına, olayın ne şekilde gerçekleştiğine dair somut olaya ilişkin tanık olarak dinlenmeleri ile sanık ve müdafisine tanıklara soru sorma olanağının tanınması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması isabetsizliğinden, diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 24.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak: www.corpus.com.tr