Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi, 31/01/2022, E.2020/6676, K.794

ÖZET
sanıkların kullandıkları GSM hatları hakkında alınan iletişimin denetlenmesi kararlarının CMK’nin 135/8. mad. katalog suçlardan olan ihaleye fesat karıştırma suçuna ilişkin olduğu, edimin ifasına fesat karıştırma suçları yönünden telefon görüşmelerinin tesadüfen elde edilen delil niteliğinde olduğu, telefon dinlemesi sırasında tesadüfen elde edilen kanıtların dikkate alınabilmesi için söz konusu suçun da 135. maddede sayılan katalog suçlardan birisine uygun olmasının gerektiği, edimin ifasına fesat karıştırma suçu söz konusu madde ve fıkrada sayılan suçlardan olmadığından aynı Kanun’un 138/2. mad. iletişimin tespiti tutanaklarının bu suç yönünden yasal delil olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmakla, hukuka aykırı deliller dışlandığında dosya kapsamında sanıkların mahkumiyetlerine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince yüklenen suçtan beraatleri yerine yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;

Sanıklar …, … ve … hakkında hükmolunan ceza miktarlarına nazaran yasal koşulları bulunmadığı gibi müdafilerin yasal süresinden sonra da vaki duruşmalı inceleme istemlerinin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 318. maddesi uyarınca ayrı ayrı REDDİNE, katılan vekilinin sanıklardan …, …, … ve … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara yönelik itiraz isteminin mahallinde mercince incelenerek bu hususta gerekli kararın verildiği gözetilerek, başvurularının kapsamına göre incelemenin; katılan … vekilinin ihaleye ve edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından verilen beraat hükümlerine, O yer Cumhuriyet savcısının sanık … hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan verilen beraat hükmüne, haklarında mahkumiyet kararı verilen sanıklar müdafilerin bu sanıklar hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla SINIRLI OLARAK YAPILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Sanıklar …, …, … ve … hakkında edimin ifasına fesat karıştırma suçundan verilen beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Bozmaya uyularak gereği yerine getirilmek, delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

İhaleye fesat karıştırma suçundan sanıklar … ve … hakkında verilen mahkumiyet, sanıklar …, …, …, … ve … hakkında verilen beraat, rüşvet alma ve rüşvet verme suçlarından sanıklar …, …, Şerife Sarıbiçer ve … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Tüm dosya kapsamına göre dava konusu ihaleler nedeniyle ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar oluşmadığı nazara alındığında; sanıklara isnat edilen eylemlerin sübutu halinde 5237 sayılı TCK’nin 6459 sayılı Yasa’nın 12. maddesiyle değişik 235/3-b maddesi kapsamında düzenlenen ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturacağı, diğer yandan rüşvet alma ve rüşvet verme suçlarına ilişkin ise taraflar arasında işin yapılmasından önce veya yapılması sırasında rüşvet anlaşması yapıldığına dair savunmanın aksine dosya kapsamında yeterli delil bulunmadığı gibi 5237 sayılı TCK’nin, 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki rüşveti tanımlayan 252/3. maddesinde “Rüşvet, bir kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır” denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlanmasının veya kişilerin bu şekildeki iş için kamu görevlisine çıkar temin etmelerinin rüşvet tanımından çıkarıldığı, bu açıklamalar doğrultusunda rüşvet ilişkisine konu eylemler hakkında yapılan ceza yargılaması sonucunda beraat ve zamanaşımı nedeniyle düşme hükümleri kurulduğu veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği hallerde rüşvet suçu ile ilgili olarak sanıkların meşru zeminde bulunduğunun kabulü gerekeceği, buna bağlı olarak da kamu görevlisi olan sanıkların haklarındaki isnadın sübutu halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nin mülga 257/3. maddesinde düzenlenen görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama, kamu görevlisi olmayan sanıklara yönelik isnatların ise TCK’nin 40/2. maddesi uyarınca özgü suç niteliğindeki bu suça azmettirme veya yardım etme suçlarını oluşturacağı gözetildiğinde; bu suçların söz konusu maddelerde öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla aynı Kanun’un 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirtilen 8 yıllık asli ve 12 yıllık ilaveli dava zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, sanıklar hakkında beraat kararı verilen eylemler yönünden zamanaşımını kesen son işlem olan 27/07/2011 tarihli sorgu ile inceleme günü arasında 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresinin gerçekleştiği, sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilen eylemler bakımından ise suç tarihleri olan 18/06/2009, 08/12/2009 ve 08/01/2010 ile inceleme günü arasında 12 yıllık ilaveli dava zamanaşımı süresinin gerçekleştiği anlaşıldığından hükümlerin 5237 sayılı TCK’nin 7/2 ve 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddeleri de gözetilmek suretiyle CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasa’nın 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddeleri uyarınca sanıklar haklarında açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE,

Sanıklar …, …, … ve … hakkında edimin ifasına fesat karıştırma suçundan verilen mahkumiyet hükümleri ile sanık … hakkında kurulan tüm hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Anayasa’nın 38/2. maddesi hükmü gereğince, kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği, 5271 sayılı CMK’nin 217/2. maddesi uyarınca, yüklenen suçun, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebileceği, 206/2-a maddesince ortaya konulması istenilen bir delil kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddolunacağı, 230/1-b maddesi hükmü gereğince de mahkumiyet hükmünün gerekçesinde delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerektiği cihetle, dosya kapsamına göre; sanıkların kullandıkları GSM hatları hakkında alınan iletişimin denetlenmesi kararlarının CMK’nin 135/8. madde ve fıkrasındaki katalog suçlardan olan ihaleye fesat karıştırma suçuna ilişkin olduğu, edimin ifasına fesat karıştırma suçları yönünden telefon görüşmelerinin tesadüfen elde edilen delil niteliğinde olduğu, telefon dinlemesi sırasında tesadüfen elde edilen kanıtların dikkate alınabilmesi için söz konusu suçun da 135. maddede sayılan katalog suçlardan birisine uygun olmasının gerektiği, edimin ifasına fesat karıştırma suçu söz konusu madde ve fıkrada sayılan suçlardan olmadığından aynı Kanun’un 138/2. madde ve fıkrası gereğince iletişimin tespiti tutanaklarının bu suç yönünden yasal delil olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmakla, hukuka aykırı deliller dışlandığında dosya kapsamında sanıkların mahkumiyetlerine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince yüklenen suçtan beraatleri yerine yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,

Sanık …’ın hükümden sonra 08/01/2022 tarihinde öldüğü UYAP sisteminden temin edilen nüfus kaydından anlaşıldığından, bu husus mahallinde araştırılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nin 64 ve 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddeleri uyarınca bir karar verilmesi lüzumu,

Kabule göre de;

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının Resmi Gazete’nin 24/11/2015 tarihli ve 29542 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nin 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 31/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak: www.corpus.com.tr