Yargıtay Dokuzuncu Ceza Dairesi, 18/01/2023, E.2022/13615, K.197

ÖZET
Katılanların işte oldukları süre içerisinde mağdurlara bakması için sanık ile anlaşmaları nedeniyle sanığın mağdur üzerinde koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğünün bulunduğu, mağdurda herhangi bir fiili livata bulgusuna rastlanmaması, katılanların görgüye dayalı bilgileri olmadığı gibi katılan …’in soruşturma sırasındaki ifadesinde bu konudan söz etmemesine rağmen ilk defa kovuşturma evresinde verdiği ifadede sanığın parmağını yanında bulunan çıplak haldeki mağdurun makatına soktuğunu söylemesi, sanığın ceza sorumluluğunun tam olduğuna dair raporun içeriği itibarıyla yeterli görülmesi ve mevcut delil durumuna göre mağdurun mahkemece dinlenmesinde CMK’nun 210.mad. zorunluluk bulunmaması nazara alındığında, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik tarihlerde birden fazla defa işlediği istismar eylemlerini, katılanların sanığın olaydan hemen sonra mağdurun makatına sağ işaret parmağını soktuğunu ve şeytana uyduğunu söylediğine ilişkin beyanlarının CMK’nun 206/2-a mad. ve 217/2 mad. kapsamında yasak delil niteliği taşımasından dolayı hükme esas alınamayacağının anlaşılması karşısında, sanığın cinsel istismar eylemini parmağını sokarak gerçekleştirdiği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek ilk derece mahkemesince TCK’nun 103/1 mad. 1. ve 3.cümlesi, 3. fıkrasının (d) bendi ve 43 üncü mad.gereğince cezalandırılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması karşısında, istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur

Katılan Bakanlık vekilinin temyiz istemi yönünden; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 294 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır” şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, katılan Bakanlık vekilinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediği anlaşıldığından temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.

İlk Derece Mahkemesince sanık hakkında müstehcenlik suçundan hükmolunan cezanın tür ve miktarı ile istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararı dikkate alındığında, 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca hükmün temyizinin mümkün olmadığı belirlenmiştir.

İlk Derece Mahkemesince çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve çocuğun cinsel istismarı suçlarından verilen hükümlere yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz eden sanık ile müdafiinin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, 17.03.2022 tarihli ve 2020/94 Esas, 2022/81 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında mağdur …’e karşı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanun (5237 sayılı Kanun)’un 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi ve 53 üncü maddesi uyarınca 18 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına; mağdur …’e karşı çocuğun cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi ve 53 üncü maddesi uyarınca 10 yıl 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunlarına karar verilmiştir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin, 06.09.2022 tarihli ve 2022/1487 Esas ve 2022/1648 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik sanık müdafii ile katılan Bakanlık vekilinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 08.10.2022 tarihli ve 9-2022/121115 numaralı Tebliğnamede özet olarak; sanığın mağdurlar üzerinde koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunduğu gözetilmeden 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca sanık hakkında tayin edilen temel cezaların artırılmaması suretiyle cezaların eksik tayin edilmesinin kanuna aykırı olduğu görüşünü içeren Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanık ile müdafiinin temyiz istemleri; sanığın atılı suçlardan cezalandırılması için mağdurların beyanları dışında somut delil bulunmadığına, mağdurların fiziki muayenesinde herhangi bir cinsel istismar bulgusuna rastlanmadığına, maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak ve somut bir şekilde ortaya çıkarılması için mağdurların mahkeme huzurunda ifadelerinin alınmasına ve alınacak bu ifadeler ile ilk ifadeler arasında bir çelişki bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğine, sanığın %50 oranında zihinsel engelli olduğuna dair rapor ile Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun sanığın cezai ehliyetinin tam olduğuna dair raporu arasında çelişki bulunması nedeniyle çelişkinin giderilmesi maksadıyla Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınmasının zorunlu olduğuna, cinsel istismar bulgusunun bulunmaması ve olayın gerçekleştiği iddia edilen yatak üzerinde sperm, vücut sıvısı gibi örneklere rastlanılmaması kaldı ki böyle bir araştırmanın yapılmaması nedeniyle sanığın atılı suçlardan beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

İlk derece mahkemesi; mağdurların çocuk izlem merkezinde alınan ifadeleri, bu ifadeler ile uyumlu olan katılanlar Tamer ve Gülser’in beyanları, sanığın hayatın olağan akışına aykırı savunmaları, …’in sanığın katılan …’e yönelik suçunu ikrar ettiğini iddia etmeleri ve Tamer’in sanığı mağdur …’in makatına parmak sokarken gördüğünü beyan etmesi şeklindeki gerekçelerle sanığın atılı suçlardan mahkumiyetine karar vermiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi, katılan Bakanlık vekili lehine vekalet ücretine hükmederek istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine karar vermiştir.

IV. GEREKÇE

A.Katılan Bakanlık Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden

5271 sayılı Kanun’un 294 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır” şeklindeki düzenleme de gözetilerek yapılan değerlendirmede, katılan Bakanlık vekilinin temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebi göstermediği anlaşıldığından, vaki temyiz isteminin 5271 sayılı Kanun’un 298 inci maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.

Ret kararına uygun olarak Tebliğnamede onama isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.

B. Sanık Hakkında Müstehcenlik Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden

İlk Derece Mahkemesince hükmolunan cezaların tür ve miktarları ile istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararları nazara alınarak 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer verilen; “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz incelemesine tabi olmadığına ilişkin düzenleme ile incelemeye konu suçların, 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında da bulunmadıkları dikkate alındığında, sanık ile müdafiinin temyiz istemlerinin, aynı Kanun’un 298 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.

Ret kararına uygun olarak Tebliğnamede onama isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.

C. Sanık Hakkında Mağdur …’e Karşı Çocuğun Cinsel İstismarı Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden

Katılanlar …, işte oldukları süre içerisinde mağdurlara bakması için yaklaşık iki haftadır evlerinde kalan ve katılan …’in kuzeni olan sanık ile anlaşmışlardır. Sanığın mağdurlar üzerinde koruma, gözetim ve bakım yükümlülüğünün olduğu açıktır. İlk derece mahkemesince sanık hakkında hüküm kurulurken 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendi tatbik edilmemesi suretiyle eksik ceza tayin edilmesi karşısında, istinaf başvurularının kabulü yerine düzeltilerek esastan reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır; ancak tespit edilen kanuna aykırılığa münhasır aleyhe bir temyiz istemi bulunmadığından, bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.

Sanık hakkında kurulan hükümde; çocuk izlem merkezinde alınan ifadenin özü itibarıyla katılan …’in mağdurlar ile sanığı çıplak vaziyette yatak üzerinde gördüğüne dair beyanı ile örtüşmesi, yine mağdurun annesi olan katılan …’e yaşadıklarını anlatırken sanığın kendisine yönelik anal yoldan parmak sokma şeklindeki bir eyleminin bulunmadığını, sadece birden fazla defa vücudunun öpüldüğünü ve üzerine çiş yapıldığını söylemesi, sanığın ceza sorumluluğunun tam olduğuna dair raporun içeriği itibarıyla yeterli görülmesi, mevcut delil durumuna göre mağdurun mahkemece dinlenmesinde 5271 sayılı Kanun’un 210 uncu maddesi kapsamında zorunluluk bulunmaması nedeniyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

D. Sanık Hakkında Mağdur …’e Karşı Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden

Katılanlar …’in işte oldukları süre içerisinde mağdurlara bakması için sanık ile anlaşmaları nedeniyle sanığın mağdur üzerinde koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğünün bulunduğu, mağdurda herhangi bir fiili livata bulgusuna rastlanmaması, katılanların görgüye dayalı bilgileri olmadığı gibi katılan …’in soruşturma sırasındaki ifadesinde bu konudan söz etmemesine rağmen ilk defa kovuşturma evresinde verdiği ifadede sanığın parmağını yanında bulunan çıplak haldeki mağdurun makatına soktuğunu söylemesi, sanığın ceza sorumluluğunun tam olduğuna dair raporun içeriği itibarıyla yeterli görülmesi ve mevcut delil durumuna göre mağdurun mahkemece dinlenmesinde 5271 sayılı Kanun’un 210 uncu maddesi kapsamında zorunluluk bulunmaması nazara alındığında, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik tarihlerde birden fazla defa işlediği istismar eylemlerini, katılanların sanığın olaydan hemen sonra mağdur …’in makatına sağ işaret parmağını soktuğunu ve şeytana uyduğunu söylediğine ilişkin beyanlarının 5271 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi ve 217 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında yasak delil niteliği taşımasından dolayı hükme esas alınamayacağının anlaşılması karşısında, sanığın cinsel istismar eylemini parmağını sokarak gerçekleştirdiği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek ilk derece mahkemesince 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci ve üçüncü cümlesi, üçüncü fıkrasının (d) bendi ve 43 üncü maddeleri gereğince cezalandırılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması karşısında, istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.

Katılan Bakanlık vekilinin temyiz isteminin reddedilmesi karşısında, ilk derece mahkemesince yeniden kurulacak hükümde 5271 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince sanığın sonuç ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkı saklı tutulmalıdır.

V. KARAR

A. Katılan Bakanlık Vekilinin Temyiz İstemi ile Sanık Müdafiinin Müstehcenlik Suçundan Kurulan Hükümle İlgili Temyiz İstemi Yönünden

Gerekçe bölümünde (A) ve (B) harflerinde alt başlıkta açıklanan nedenlerle katılan Bakanlık vekili ve sanık müdafiinin temyiz istemlerinin, 5271 sayılı Kanun’un 298 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle REDDİNE,

B.Sanık Hakkında Mağdur …’e Yönelik Kurulan Hüküm Yönünden

Gerekçe bölümünde (C) harfli alt başlıkta açıklanan nedenle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin, 06.09.2022 tarihli, 2022/1487 Esas ve 2022/1648 Karar sayılı kararında sanık ile müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda eleştiri dışında hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

C.Sanık Hakkında Mağdur …’e Yönelik Kurulan Hüküm Yönünden

Gerekçe bölümünde (D) harfli alt başlıkta açıklanan nedenle sanık ile müdafiinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin, 06.09.2022 tarihli ve 2022/1487 Esas, 2022/1648 Karar sayılı kararının sonuç ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkın saklı tutulması kaydıyla 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA (5271 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince kazanılmış hakkının saklı tutulmasına),

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

01.2023 tarihinde karar verildi.

Kaynak: www.corpus.com.tr